Aylar: Şubat 2016

Hasta Bakıcının Günümüzde Yeri

Günümüzde hasta bakıcılık, gelişen dünyayla birlikte profesyonel bir iş kolu haline gelmiştir. Modern dünya insanı, yoğun çalışma ve zengin sosyal hayatının etkisiyle hasta ya da yaşlı yakınlarına yeterince zaman ayıramamaktadır. Bununla beraber, birçok konuda bilinçli hale gelmiş olan modern insan, yakınlarını emanet edeceği hasta bakıcı konusunda da artık daha titiz davranmakta ve hasta bakmaya uygun kişiler tercih etmektedir. Bu da, “İyi bir hasta bakıcı hangi özelliklere sahip olmalıdır?” sorusunu akla getiriyor.

 

Öncelikle iyi bir hasta bakıcı olmak için bu konuda eğitim almış olmak gerekiyor. Üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olan sağlık personelleri, hasta bakıcılık konusunda bilgi sahibidirler. Günümüzde, artan ihtiyacın karşılanması için belediyeler ve halk eğitim merkezleri de hasta bakıcılık konusunda eğitim programları düzenlemekte ve başarılı olanlara sertifika vermektedirler.

 

Bir hasta bakıcıda olması gereken özellikleri ise şöyle sıralayabiliriz; güler yüzlü ve pozitif olması, hastanın ve ailenin haklarına saygı duyması, bakmakla yükümlü olduğu hastanın özelliklerini iyi bilmesi, hasta odasını uygun bir şekilde düzenleyebilmesi, hastanın günlük bakımlarını yapabilmesi, hastaya gerekli olan egzersizleri yaptırabilmesi, gerekli durumlarda ilk yardım yapabilecek kapasitede olması, hastaya hekimin uygun gördüğü ilaçları doğru şekilde verebilmesi, evde bakım için gerekli olan araçların tespitini yapabilmesi, hastanın ve yakınlarının danışmanlık hizmetleri konusundaki ihtiyaçlarını tespit edip gerekli olan yerlere detaylı rapor sunabilmesi…

 

Hasta yakınları, hasta bakımı konusunda uzman olmadıkları için tüm bu özelliklerin aradıkları hasta bakıcıda olup olmadığını tam olarak anlayamazlar. Bununla birlikte hem evlerine alacakları hem de yakınlarını emanet edecekleri kişilerin güvenilir olmasını isterler. İşte bu noktada, gerekli ihtiyacı hakkını vererek karşılayabilmek için kurulmuş danışmanlık hizmeti veren ajanslar devreye girer. Bünyelerinde eğitimli, tecrübeli ve gerektiğinde referans verebilecek hasta bakıcılar bulunduran bu danışmanlık ajansları, müşterilerine en iyi hizmeti verebilmek için kurulmuşlardır.

 

Sonuç olarak, yakınlarına en iyi şekilde bakılmasını isteyen insanların, hasta bakımı konusunda yetkin olup olmadığından emin olamadıkları kişilere onları emanet edip risk almak yerine; yakınlarına bakmaları için eğitimli olduğundan emin oldukları danışmanlık ajansı personellerini tercih etmeleri elbette daha doğru olacaktır. Üstelik herhangi bir problem yaşanması durumunda başvurabilecekleri bir yer olması da önemli bir etkendir.

Hayatımızda ki Yaşlı Bakıcı Periyodu

Geçen zamanla birlikte üniversite mezunu bireylerin sayısı da giderek artmaktadır. Kadınlar ise iş hayatında geçmişe oranla daha fazla yer almaya başlamıştır. Bütün bunların sonucunda her birey bir şekilde kendi ayakları üzerinde durmayı başarabiliyor. İnsan hayatında ki bu gelişmeler, bir ülkenin gelişmesine katkıda bulunurken bazı olumsuz şartlara da sebebiyet verebilmektedir. Eski dönemlere baktığımızda genellikle bir aile içinde para kazanmak tek kişilik bir faktördü. Bu yüzden insanlar iş hayatına atıldığında bile aileleri ile birlikte yaşar ve geçimlerini aileleriyle ortak sağlardı. Ailelerine bakmak insanlar için bir yük değil, gördükleri emeklerin bir karşılığıydı.

 

Günümüze gelindiğinde ise toplumsal bazı yapılar değişiklik göstermiştir. Her bireyin iş hayatında bir yer alabilme olanağıyla birlikte her bireyin kendine ait bir yaşam alanı kurabilme olanağı da doğru orantılı olarak artmaktadır; böylece insanlar aileleriyle daha erken kopukluklar yaşamaya başlamıştır. Aileleri yaşlandığında ve bakıma muhtaç olduğunda ise insanlar ailelerine yaşam alanlarında yer açmak veya zaman ayırmak yerine ailelerini yaşlı bakıcı adı altında çalışan insanlara emanet etmeyi tercih ediyor. İnternet veya gazete üzerinden verilmiş birçok bakıcı ilanına rastlayabilmekteyiz. Günümüz koşulları sonucu birçok bu iş alanına yönelmiş insan bulunmaktadır. Bu konuda en ciddi sorunlar ise kime ve nasıl güvenebileceğimizdir.

 

Bazı insanlar işlerini severek yaparken bazı insanlar ise sadece para amacı güdebilmektedir. Yaşlı bakıcı olmak kolay bir iş değildir; bu işin yapılabilmesi için bir insanda merhamet, sabır, insan sevgisi gibi kişisel özellikler bulunmalıdır. İnsanlar, bakıcılar konusunda güvenleri sarsılacak birçok olaya haberler ve gazeteler sayesinde tanık olmuştur. Bu yüzden insanlar haklı olarak bakıcı ararken fazla hassas davranıyor ve arayışları çok uzun zaman sonra sonuçlanabiliyor. İnsanların en çabuk ve en kolay sonuç alabilecekleri yerler ise bakıcılık üzerine kurulmuş firmalardır. Bu firmalar iş verdikleri insanlar konusunda disiplinli ve seçicidir. Özellikle bu konuda profesyonellik kazanmış firmalar ise insanlara danışmanlık gibi hizmetler de sunabilmektedir; bakıcı adı altında bulundurdukları çalışanlarının deneyimli ve bilgili olmasına özen gösterirler. Profesyonel firmaların bir diğer özelliği ise denetime açık olmalarıdır. Bakıcıların denetlenmesi insanların güvenini daha çok sağlamaktadır.

 

Güvenilir bir yaşlı bakıcı olmanın ve bulabilmenin bazı şartları vardır. Bir insanın bir insana, çocuğunun bakabileceği gibi bakması kolay değildir. Yaşlı bir insana bakacak kişi, işinin ciddiyetini ve bir insan canının değerini biliyor olmalıdır. İnsanlar ise böyle bir bakıcıya en rahat profesyonel bir firma sayesinde ulaşabilir. Bakıcılık için bireysel verilmiş iş ilanları güvenilir olmamakla birlikte denetimsizdir de. Bu hususta yukarıda bahsedilen konulara dikkat edildiği sürece yaşlılar için daha güvenilir bakıcılar bulunabilir.

Alzheimer Hastalığını Tanılamak

Alzheimer hastalığı, çok sinsi ilerleyen, beyinde protein birikmesi şeklinde gözlenen ve belli bir aşamaya gelmeden kolay fark edilemeyen bir yapı sergilemektedir. Bu yüzden Alzheimer hastalığını tanılamak için, nelerin yol gösterici olduğunu, hangi belirtinin Alzheimer hastalığından şüphelenmeyi gerektirdiği bilinmelidir. Çeşitli kafa travmaları, bazı hormon ve vitamin eksiklikleri, depresyon gibi durumlardan kaynaklanan belirtiler Alzheimer hastalığında gözlenen belirtilerle benzerlik göstermesi karışıklıklara neden olabilmektedir. Bunun önüne geçebilmenin yolu, Alzheimer olduğu düşünülen kişinin iyi gözlenip değerlendirilmesinden geçmektedir.

Alzheimer hastalığını tanılamak için, önce demans olarak adlandırılan bunamanın tanısının konması ve bunamayı sadece hafıza kaybı olarak değerlendirme yanlışından kaçınmak gerekmektedir. Bunama tanılanırken, hafıza kaybıyla birlikte bilişsel işlev olarak adlandırılan işlevlerden en az birinde eksiklikler görülmektedir. Sözü edilen bilişsel işlevleri; konuşma ve anlama bozukluğu, beceri, planlama ve tanıma kaybı şeklinde sıralamak mümkündür. Tıp literatüründe bu işlevler; afazi, apraksi, agnozi, yürütücü işlev kaybı şeklinde tanımlanmaktadır. Bütün bunlar dikkate alınarak bunama tanısı konduktan sonra, Alzheimer hastalığını işaret eden belirteçlerin incelenmesi gerekmektedir.

Bunama tanısı konan ve Alzheimer hastalığı tanısı koyabilmek için izlenen hastalarda, çoğunlukla davranış ve kişilik bozuklukları görülmektedir. Hastalığın ilerlemiş seyrindeki hastaların pek çoğunda da, depresyon tablosuna eşlik eden huzursuzluk hissi, saldırganlık, hayaller görme, amaçsızca ortalıkta dolaşma ve uyku bozukluğu şeklindeki ruhsal bozuklukların varlığı tespit edilmiştir. Bu yüzden Alzheimer hastalığını tanılamak için, sinir hastalıkları uzmanı olan nörologlar, ruh hastalıkları uzmanı olan psikiyatristler öncelikle nörolojik, mental durum, formel nöropsikolojik muayeneleri gerçekleştirirler. Sonrasında ayrıntılı kan tahlili ve tomografi, MRG, SPECT, MR-Spektroskopi, PET gibi beyin görüntüleme yöntemleri kullanılarak kesin tanıyı koyarlar. Günümüzde Alzheimer hastalığını tanılamak için kullanılan kesin bir test bulunmamaktadır. Bu yüzden beyin görüntüleme yöntemleri kesin tanı koymada en etkili yol gösterici belirteçler olarak görülmektedir. Beyin görüntüleme yöntemleri sonucundan hareketle beyin omurilik sıvısının incelenmesi yoluna da gidilebilir. Bütün bu incelemeler gerçekleştirilerek konulan Alzheimer tanısı, ölüm gerçekleştikten sonra yapılan patolojik tanıyla % 90 uyuşma gösterdiğinden, en çok kullanılan tanılama süreci bu şekilde işlemektedir.

ALS ve Evde Bakım

ALS, Amiyotrophic Lateral Sclerosis ifadesinin kısaltılmış şeklidir. ALS, temel olarak merkezi sinir sistemini oluşturan omurilik ve omuriliğin beynin içine giren bir parçasıymış gibi gözüken beyin sapı bölgesinde nöron kayıpları nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Araştırmalar, toplumda yüz bin kişiden iki ya da üçünde gözlendiğini ve 8-10 bin ALS hastasının olduğunu göstermektedir. Kalıtsal özellikler kadar kişilik yapısının da etkili olduğu düşünülen hastalıkta, ortalama ömür 5-7 yıl olarak ifade edilse de, 15-20 yıl yaşayan ALS hastalarına da rastlanmaktadır.

ALS hastalığında her ne kadar omurilik ve beyin sapında nöron kayıpları gözlense de, zihinsel fonksiyonlarda bozulma gözlenmemektedir. Kas kaybı ve kasların erimesi, ALS hastalığında ortaya çıkan en önemli bulgudur. Vücudu bir ağ gibi saran kas yapısı, kemiklere destek olan ve vücudun hareket yapısını destekleyen bir formdur. Bu formda meydan gelen yıpranma ve kayıplar, öncelikle vücudu taşıma görevi gören bacakları etkilemektedir. Alma, tutma gibi eylemleri gerçekleştirirken kullandığımız parmaklarda etkilenen bölgeler arasındadır. Hastalığın başlangıç seyri bacaklar, eller yanında ağız, yutak bölgesinde yoğunlaşmaktadır. Yutak ve ağız bölgesinin etkilenmesi, konuşma ve yutma güçlüğü yanında nefes alamama yani solunumu gerçekleştirememe gibi durumların ortaya çıkmasına ortam hazırlamaktadır. Solunumu gerçekleştirememe ciddi bir sorun olarak, hastalığın ilerleyen aşamalarında daha belirgin hale gelmektedir.

Amiyotrophic Lateral Sclerosis hastaları, hastalığın ilk olarak ortaya çıkmasıyla birlikte başkalarına bağımlı bir yaşam sürdürmeye başlamaktadır. Günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştiremeyen hastanın bağımlılık düzeyi, hastalığın seyrine göre değişiklik gösterse de, hastaların izlenmesi, kontrolü ve bakımı her zaman gerekli olmaktadır. Hasta stabil bir duruma geldiğinde hastanede kalması mümkün olmadığından, evde bakım ihtiyacı doğmaktadır. Tedavisi tam olarak yapılamayan ALS hastalığında evde bakımla amaçlanan şey, hastanın karşılaşabileceği muhtemel komplikasyonları en aza indirmektir. Hasta sürekli olarak fonksiyon kayıpları yaşadığından psikolojisi de bozulma eğilimi sergileyecektir. Hastaya bakımı gerçekleştiren kişi, hastanın kayıplarına değil, yapabildiklerine dikkat çekerek hastanın yaşam enerjisini yükseltmeye çalışmalıdır. Etkili bir iletişim kurmak, hastanın yapabileceği aktiviteler planlamak, hastanın diğer insanlardan soyutlanmasını önlemek ve diğer insanlarla olan iletişimini desteklemek hastaya bakan kişinin gerçekleştirebileceği eylemlerdir.

Hasta Bakıcılığı ve Gelişim süreci

Hepimizin yaşlanacağı gün gelecektir. Yalnız ve hasta insanlar araştırmalara göre çevrelerinde daha fazla insana ihtiyaç duymaktadırlar. Bu gereksinime karşın son yıllarda hasta ve yaşlı bakıcılığı mesleğine olan ilgi artmıştır. 1990 yılında yapılan büyük çaplı bir araştırma sonucunda hasta ve yalnız insanların güvenilir bakıcılara ihtiyaç duydukları kanısına varılmıştır. Bu araştırma; genç nüfusun hasta bakıcılığa olan ön yargısını büyük oranda azaltmış ve genç nüfusu hasta bakıcılığı mesleğine teşvik etmiştir. Fakat yanlış veya işinin ehli olmayan bakıcı seçimi çok kötü sonuçlar doğurabilmektedir. Evde sağlık hizmeti Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre; “Bakıma ihtiyacı olan bireye ailesi, dostları ya da komşuları gibi yakınlarının, gönüllülerin ve profesyonel sağlık çalışanlarının sağladığı bakım faaliyetlerine denmektedir.” Diğer bir ifade ile hasta bakıcılığı, hastanelerin verdiği hizmeti eve taşımaktır.

 

Hasta bakıcılığının ayrıyeten geniş bir tarihi vardır. Eski cağlara kadar dayanmaktadır. Hatta neolitik zamandan kalma iskeletler üzerinde tıp tarihi ve bakıcılık tarihi hakkında ciddi ipucu veren deneyler yapılmıştır. Örneğin; ampütasyon(vücudun çıkıntı biçimindeki herhangi bir organının, özellikle de kol ve bacakların tamamen ya da kısmen cerrahi yöntemlerle kesilip alınması.)Diş çekimi vb. Hasta bakıcılığı ilk olarak Eski Yunanistan’da MÖ 1250 yıl önce yaşamış Aesculapius ile başlayıp, MÖ 460 yılında Cos/İstanköy Adası’nda doğan Hipokrat ile devam etmiştir. Bilinen ilk hasta bakıcı Hipokrat’dır. Ayrıca bir hasta bakıcısının bilmesi gereken kesin kavramlar vardır. Deontoloji, bir mesleği uygularken uyulması gereken ahlaki değer ve etik kuralları inceleyen bilim dalıdır. Aynı zamanda, ‘yükümlülük bilgisi’ meslek uygulamasında uyulması gereken yasal ve ahlaki yükümlülüktür. Sağlık hizmeti verenler ve alanlar bu kavramı net olarak bilmelidirler. Bir hasta bakıcısında bulunması gereken temel özellikler Amerika’nın Sağlık dergisinde şu kıstaslar ile özetlenmiştir; Sabır, sadakat, bilgi birikimi ve karşılıksız sevgi… Ayrıca, bir hasta bakıcısının yerleşik bir hayatı veya düzeni olmamalıdır. Araştırmalara göre ikili hayat şeklini benimseyen bakıcılarda şizofreni benzeri ad koyulamamış bir hastalık meydana gelmektedir. Halk arasında bu hastalığa Evcimen Sendromu denmektedir. Ayrıca aşırı davranış bozukluğu hastalığı olarak bilinen Delirium hastalığı da nadir olarak görülmektedir.

Bir hasta bakıcısının dikkat etmesi gereken konular şu şekilde özetlenebilir; Mümkün olduğu takdirde hasta, ayrı bir odada yatırılmalıdır ki bu Bulaşıcı hastalıklarda kaçınılmaz bir zorunluluktur. Hasta odası aydınlık, havadar ve derli toplu olmalıdır. Odanın nor­mal ısısı 16-18 derece dolayında bulunmalı, hastanın ateşi yük­seldiğinde bu ısı düşürülmelidir. Pencere açık tutularak, oda­nın sürekli havalanması sağlanmalıdır. Yaz aylarında odaya güneşin aşırı derecede girmesi önlenmelidir. Hasta odasının mümkün olduğu kadar gürültüden uzak seçilmesine dikkat edilmeli ve odaya sinek girmesini önlemek için pencereye si­neklik takılmalıdır.

 

Hasta bakıcılığı sektörü günümüzde bebek bakıcılarından daha çok tercih edilmekte ve gittikçe gelişmekte olan bir sektördür. Hasta bakıcısı seçerken daha özenli hareket etmeli ve hasta bakıcısında olması gereken özellikleri daha iyi araştırmalıyız.

Yaşlılıkta Cilt Bakımı

Yaşlılıkla birlikte cildin bakımı ayrı bir önem ister. Cilt bakımı sadece genç görünmek için değil, oluşacak hastalıkları engellemek için de yapılmalıdır.

Yaşlılıkta cilt bakımı yılların vücut üzerinde yaptığı birikimler neticesinde belirlenir; kötü hava koşulları, sağlıksız yaşam, yanlış beslenme, stres, ağır işlerde çalışma gibi etmenler cildi yıpratmış olurlar. Bunların yanı sıra güneş ışınları, ilaç kullanımı, sigara gibi etmenler de vardır. Yaşlılıkta ciltte esneme, buruşukluk gibi cilt sorunları görülür. Özellikle bakımsızlık ile birleştiğinde cilt için daha kötü sonuçlar oluşur. Tüm bunlara karşı koymak yaşlılıkta cilt bakımı için özen gösterilecek pek çok şey vardır.

Cilt tipine, yıpranma durumuna, mevcut sorunlar göz önünde tutularak cilt analizi yapılarak karar verilmelidir. Bu, kullanılacak ürünler açısından gereklidir. Uzman cilt bakımındaki amaç gözeneklerin temizlenmesi, cildin nefes alması, parlaklık ve canlılık kazanmasıdır. Cildin üzerinde koruyucu bir tabaka oluşturularak cildin dış etmenlere karşı dirençli olması sağlanabilir. Yapılacak eylem işlem yapılan bölgeye göre 45-90 dakika arasında değişebilir. Bu, klinik yardımı olup kişinin kendi kendine bakım yapacağı durumlar da mevcuttur.

Evde cilt bakımı için öncelikle cildinizi temiz ve yumuşak tutmalısınız. Bunun için ılık duş almak faydalı olacaktır. Kış aylarında nemlenme düşeceği için cildinizdeki kuruluk artar ve buna bağlı olarak ciltte çatlamalar oluşabilir. Bunun için nemlendirici losyon kullanımı gerekir. Sağlıklı bir cildin en önemli şartı cildin hafif nemli olmasıdır. Çok su tüketimi cilt için de faydalı olacaktır.

Yaşlılıkta cilt bakımı için bir diğer husus cildin doğrudan güneş ışınlarından korunmasıdır. Özellikle ileri yaşlarda güneş ışınları tehlikeli sonuçlar doğurabilmekte, deri kanseri gibi sorunlara yol açabilmektedir. Cildi güneş ışınlarından korumak bu açıdan yararlı olacaktır. Ellerin korunması için temizlik ürünleri ile doğrudan temastan kaçınılmalı, bu ürünlerin kullanımı esnasında mutlaka eldiven kullanılmalıdır. İleri yaşlarda cildin daha hassaslaştığı göz önünde tutularsa temizlik malzemeleri içindeki elementler cilde çok zarar vereceklerdir.

Bu sebeplerce gerek kliniklerde gerekse evde olsun yaşlılıkta cilt bakımı ayrı bir önem taşır. Cildin parlak ve canlı gözükmesi en başta kendinizi iyi hissettirecektir.

Yaşlılıkta Baş Dönmesi

Yaşlılıkta, dengeyi sağlayan temel organlarda yaşlılığın sonucu olarak bazı bozulmalar görülür. Bunlardan birisi de baş dönmesidir. İşitme kaybı ve sinir sistemindeki gerileme baş dönmesinin temel sebebidir.

Baş dönmesi (vertigo) yaşlılıkta sıklıkla görülür. Aniden olması sebebiyle günlük yaşamı aksatacak, kişi için olumsuz sonuçlar doğurabilecek haldedir. Öyle ki dışarıda baş dönmesine yakalanmak daha vahim sonuçlar doğurabilir. Bir anda dengeyi kaybetmek, yaşlı kişi için güçlük yaratmaktadır. Bu, birden beliren baş dönmesinin belirli sebepleri vardır.

Göz tansiyonu olanlar baş dönmesine yakalanabilirler. Bifokal denilen gözlükler ile göze bağlı baş dönmelerinde bu durum düzeltilebilir. Kaslardaki hassasiyet ve kemik zedelenmelerine bağlı olarak da sinir sistemi gerileyebilir, bu durumda da baş dönmesi görülür. Özellikle romatizma hastalıklarında, sinir sistemine etkisi yüzünden baş dönmesi görülür. Çünkü bu hastalık, duyusal sinir sistemini yıpratarak beyne iletilen mesajları şaşırtmakta ve geciktirmektedir. Sonuçta ani dönüşümlere bağlı olarak baş dönmesi ortaya çıkmış olur. Ani hareket yapmak, örneğin aniden baş çevirmek, birden bir yerden inmek, ansızın beliren durumlar gibi etmenler de baş dönmesini tetikler.

Yaşlıların bu yüzden yavaş hareket etmeleri bir açıdan iyidir. Ani hareketlerde, sinir sistemi yavaşladığı için vereceği tepki dengesizlik olacak, bu da baş dönmesine sebebiyet verecektir. Vücudu aşırı yoracak ve ani hareketlerden kaçınmalı, yukarıya doğru bakmak da tercih edilmemelidir. Bunlar vücutta sinir sistemine bağlı olarak dengesizlik yaratabilirler. Günlük yaşamı da buna göre düzenlemeli, yataktan kalkarken aceleci olmamalı, merdivenlere dikkat edilmesi gerekmektedir.

Baş dönmesi tehlikeli olabileceğinden, kişinin yanında dayanak alacağı baston vb. gibi aletleri taşıması tavsiye olunur. Baş dönmesi esnasında dengesini toplamasına yardım edecek baston aynı zamanda yürümesine de yardımcı olacaktır. Böylece baston sadece güç almakta kullanılmayacak, sinir sisteminin işleyişinde de dolaylı olarak faydalı olacaktır. Baş dönmesi yapacak aşırı hareketler kadar, aşırı görüntüler veya yükseklikten de uzak durulmalıdır. Özellikle doğrudan verilen karmaşık görüntüler yaşlılıkta baş dönmesi yaratabileceği gibi yükseklik tamamen baş dönmesine sebep olacaktır. Uzaklık algısının değişmesi ilse yükseklik, beynin tanım yapamayacağı bir konum olarak belirecektir.

Vücudumuzu Saran Örtü Derimiz ve Egzama

En basit tanımıyla egzama, toplumda çok sık görülen, bireyi fiziksel olduğu kadar psikolojik olarak da etkileyen, ilaçla kontrol altına alınıp tedavi edilebilen genelde alerjik kökenli bir deri hastalığı olarak tanımlanabilir. Egzamalı bir bireyin, ailesindeki ya da çevresindeki bireylere hastalığı bulaştırması gibi bir durum söz konusu değildir. Vücudun görünmez bir bölgesinde ortaya çıksa bile, bireye verdiği rahatsızlık hissi, hasta bireyde psikolojik belirtilerin çıkmasına neden olmaktadır. Vücudun görünür bir bölgesinde ortaya çıkması durumu, görsel olarak bireyi etkilediğinden hissettiği rahatsızlık hissini ve psikolojik olarak etkilenme oranını arttırmaktadır.

Araştırmalar günümüzde dermatoloji hastalarının neredeyse dörtte birinin şikâyetinin egzama kaynaklı olduğunu göstermektedir. Genel toplum nüfusunun % 10’undan fazlasında gözlendiği için, sık karşılaşılan bir deri hastalığı olarak nitelendirilmektedir. İstatistikî veriler incelendiğinde, egzamanın zaman içinde giderek artan bir ivmeyle hız kazandığı görülmektedir. Bu yüzden egzamayı tanımak, nedenleri hakkında bilgi sahibi olmak önem kazanmaktadır.

Egzama, tıp dilinde dermatit olarak adlandırılmaktadır. Deriyle temas eden pek çok ürüne karşı, derinin hassasiyet gösterip tepki vermesi egzamanın ana nedeni olarak bilinmektedir. Oysa derinin bu hassasiyeti göstermesinde kalıtsal ve çevresel etkenlerin de önemli olduğunun önemle altı çizilmektedir.

Günlük hayatta kullandığımız sabun, şampuan, saç boyası, bulaşık deterjanı, çamaşır deterjanı gibi pek çok kimyasal deride hassasiyet oluşturmaktadır. Hava kirliliği, stres, kullanılan takılar, deriyi tahriş edecek özellikte kumaştan üretilmiş giyecekler, sigara kullanımı da egzama oluşumunda etkili olmaktadır. Ayrıca bağışıklık sisteminin zayıflaması, bazı hormonsal problemler, cildin yeterince nemlendirilmemesi, uzun süreli çok sıcak suyla yapılan banyolar derinin hassaslaşmasına ve egzama hastalığının ortaya çıkmasına ortam hazırlamaktadır.

Vücudumuzun örtüsü derimizin böyle bir hassasiyet durumunda ilk verdiği tepki, deride kızarıklık ve kaşıntı şeklinde olmaktadır. Zamanla derideki bu kızarıklık ve kaşıntı yerini, yüzeyi pütürlü kabarcıklara, sonra da kabuklanmış döküntülere bırakmaktadır. Sulu ve iltihaplı kabarcıkların görüldüğü durumlara da rastlamak mümkündür. Böyle durumlarda bireyin engelleyemediği kaşınma isteği sonucu, ciltte oluşan soyulma mikroplara karşı vücudumuzu korumasız bırakabilmektedir. Deri sürekli kendini yenilemeye çalıştığı için, deride kalınlaşmayla birlikte derinin renginde koyulaşma gözlenmektedir.

Alzheimer Hastalığına Yakalanma Nedenleri Nelerdir?

Alzheimer hastalığı, çağımızın en yaygın ve en korkulan hastalıklarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Sinsi ve yavaş ilerleyen bir hastalık olarak Alzheimer hastalığının, özellikle yaşlanmayla birlikte görülme ihtimali artmaktadır. Nadiren erken yaşlarda da görüldüğü olsa da, yapılan araştırmalar özellikle ileri yaşlarda 65 yaş ve üzerinde hastalığın daha etkili olduğunu göstermektedir. 65-74 yaş aralığında Alzheimer gözlemlenen hasta yoğunluğu % 5’lerle ifade edilmektedir. Hasta yoğunluğu 85 ve üzeri yaşlarda % 40’lara kadar çıkmaktadır. 65 yaşından sonra her beş yılda bir hastalığa yakalanma riskinin ikiye katlandığının yapılan araştırmalarla ortaya konması, toplumda bir yanılgı yaratmakta, Alzheimer’ın bir yaşlılık hastalığı olan “bunama” olarak adlandırılmasına ve yaşlılığın doğal bir sonucu olarak yorumlanmasına neden olmaktadır. Alzheimer ve bunama arasında bir bağ bulunmaktadır. Bu durum da, iki hastalık arasında arasındaki farklılıkların tam olarak öğrenilmesini gerekli kılmaktadır.

Tıp dilinde “demans” olarak adlandırılan “bunama” da Alzheimer hastalığında olduğu gibi, hafıza ve bilişsel fonksiyonlarda kayıp anlamına gelmektedir. Ama her demans hastasında Alzheimer gözlenmezken, her Alzheimer hastasında demans gözlenmektedir. Alzheimer, en sık görülen demans tipi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Beynin hafıza ve bilişsel fonksiyonlarında kayıplar yanında beyinde normal seviyelerin üzerinde protein depolanmasına neden olan Alzheimer hastalığının, oluşmasına ortam hazırlayan etmenler hakkında araştırmalar yapılmaktadır. Kalıtsal faktörler, beyin hücrelerinde yıkım olarak nitelendirilen beyin hücrelerinin ölümü, sinirler arasındaki iletimin bozukluğu gibi etkenler Alzheimer hastalığının nedenleri olarak sıralanmaktadır.

Kalıtsal ya da ailevi özeliklerin daha çok erken yaşlarda, 60 yaş ve öncesinde karşılaşılan hastalarda etkili olduğu yapılan araştırmalarla ortaya konmaktadır. Ailede Alzheimer hastalığı gözlemlenen hastaların % 10 gibi küçük bir grubu oluşturması, ailevi özelliklerden çok çeşitli genlerin risk oluşturduğunu düşündürmektedir. Bu düşüncenin tipik örneği olarak da, özellikle ApoE proteinini kodlayan ve kolesterol taşıma görevi üstlenen gen gösterilmektedir. Bu gen ile beyinde protein depolanması arasındaki bağlantı araştırılmaktadır. Ama Alzheimer hastalığın pek çok etkenin bir araya gelmesi sonucu oluştuğu düşüncesi, bilimsel veriler ışığında daha ağır basmaktadır. Bu doğrultuda tek bir etkene bağlı olmayan Alzheimer hastalığının, henüz kesin olarak neden kaynaklandığı tespit edilememektedir. Hastalığın her bireyde farklı şekillerde seyretmesi de, neden olan etkenlerin tespit edilmesini güçleştirmektedir.

Yaşlılıkta Şişmanlığa Karşı Önlemler

Yaşlılıkta şişmanlık pek çok hastalığın tetikleyicisi olabilir ve kilolu bir yaşlılık geçirmeniz halinde hastalıkların yanı sıra hareket anlamında da güçlükler yaşayabilirsiniz.

Yaşlılıkta enerji gereksinimi azalır ve mineral ile vitamin gereksinimi artar. Yaşlılıkta alınan her gıdanın vücuda normalden daha fazla etkisi olur. Bunda hücre yapılarının bozulması, eksilmesiyle beraber başlayan organların işlevlerini tam yerine getirememesi etkilidir. Şeker ve tuz bu dönemde normalden biraz fazla tüketildiğinde ölümcül hastalıklara sebebiyet verebilirler. Yetersiz beslenme ise yine kötü sonuçlar doğuracak hastalıkları çağrıştırır.

Yaşlılıkta şişmanlık ise temelde düzensiz ve hatalı beslenme sonucu olduğu kadar aşırı hareketsiz kalmakla da ilgilidir. Yaşlılığa kadar olan dönemde vücutta birikmiş yağlar, yaşlılıkta daha fazla artabilirler ve sonucunda yaşlı için zor bir dönem başlamış olabilir. Şişmanlık vücudu gereğinden fazla yoracağı gibi vücut fonksiyonlarını da engelleyecektir. Yanı sıra pek çok hastalığı etkiler; diyabet, kanser, kalp ve damar hastalıkları, sindirim sistemi gibi sorunlar.

Hatalı beslenme ve azalan enerji ihtiyacına bağlı olarak baş gösteren obezite ile mücadele edilmezse yaşlılık için büyük bir sorun oluşturur. Hastalıkların yanı sıra günlük hayatta hareket etmekte zorlanma, fiziksel eylemlerde başarısızlık, uyuma sorunları, nefes darlığı, çabuk yorulma gibi pek çok yan rahatsızlığı da harekete geçirir. Yaşlılıkta şişmanlık büyük sorunlar oluşturur ve engellemek için öncelikle beslenme düzenine dikkat edilmelidir. Yağlı ve hazır gıdalardan kaçınılmalı, öğün aksatmadan yemek yemeli, su tüketimine özen göstermeli, düzenli olarak egzersiz yapılmalı, un, şeker, gazlı içecek gibi gıdaların alımı azaltılmalı ya da hepten sonlandırılmalı, tek tip beslenmenin önüne geçilmelidir. Ve akşam saatlerinde ağır yemeklerden kaçınılmalıdır.

Bu hususlara dikkat edildiği takdirde obezitenin önüne geçilmiş olunacaktır. Fakat aşırı zayıflığın da şişmanlık kadar zararlı olduğu anımsanmalıdır. Bu yüzden düzenli besin tüketimi ve vitamin, mineral açısından zengin yiyeceklerin tercihi önemlidir. Egzersiz sadece kilolardan kurtulmaya değil, temel kas görevlerini de yerine getirmeyi sağlayarak kişiye dinçlik kazandıracaktır. Ayrıca başta böbrek hastalıklarını önlemek için su tüketimi sindirim sisteminin çalışmasına sebep olarak vücutta istenmeyen atıkların temizlenmesine yardımcı olacaktır. Unutulmamalıdır ki yaşlılıkta şişmanlık pek çok hastalığa sebep olabilir.

Hasta Bakıcı Seçimi Uzun Soluklu Bir Hayat Tarzı Seçimidir

Aile içerisinde hasta birisinin olması, en küçük rahatsızlıkta bile tüm bireyleri etkilerken, bir de daha büyük …

Hasta Bakıcı ve Önemi

Hastalık, iki farklı kaynaktan meydana gelir: genetik faktörler, çevresel şartlar. Bazen de çevresel şartlar nedeniyle …

Hasta Bakıcı Kimdir ve Nasıl Olunur?

Bir hastanın bakımı, onun tedavi sürecinin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Özellikle ağır hastalıklarda bu bakım …